Tasavvufun iddiasının aksine, Kur'an fakirliği tasvip etmez ve fakat kınamadığı da ortadadır. Zengin olma isteği, masum ve meşrudur. Ancak, meşru yollardan ve fakirlerle paylaşmak kaydıyla. Kur'an Karun'u zenginliğinden dolayı eleştirmez. İki gerekçeyle eleştirir:1) Mal ve mülkün mutlak kaynağını, yani Allah'ın lütfu olduğunu unutarak ''mutlak mülkiyet'' iddiasında bulunması (!ala,'ilmin,'indi).2) Paylaşmayı reddetmesi (28/76/82). Zenginliğin koşullu onaylandığına ve üstünlüğüne ilişkin Kur'an şöyle bir misal verir:''Bir tarafta kendi adına hiçbir şey yapma imkanı bulunmayan, sırf efendisine hizmet etmeye memur aciz bir kişi (örneğin, memur İ.G.); diğer tarafta ise, kendisine geniş maddi imkanlar lütfettiğimiz ve o da malından mülkünden gizli veya açık yardım yapan (örneğin,tüccar İ.G.) bir kişi; bunlar birbirine eşit olur mu?''(16/75). İkinci kişinin üstünlüğünüü sağlayan unsurlar şunlardır: Bir, malın/mülkün gerçek kaynağını bilimesi;iki, meşru yollardan bu malı kazanması;üç, paylaşması. Birincinin az değerli oluşunun kaynağı, eşit koşullarda (fırsat eşitliği) kabiliyetlerini kullanmamış oluşudur. Bu, onu ahlaki eylemde (yardım, paylaşma) bulunma imkanından yoksun bırakmıştır. Halk arasında kullanılan ''Veren el alan elden üstündür.''sözü bu gerçeği dile getirir. Bu iki insan özde eşittir fakat ikincisi, kabiliyetlerini yaratıcı olarak kullanması ve ahlaki kapasitesi dolayısıyla üstündür. Paylaşmanın ahlaki gerekçesi, hazzı paylaşma ve acıyı azaltmadır. Bu, dünyada ruh neşesi diyebileceğimiz, hazz gibi kopuk (kısa erimli) olmayan gerçek mutluluğu/süruru-huzuru doğurur; ahirette ise ''cennet'' denen mutluluğu.''Fakirlik küfre en yakın haldir'' hadisi eğer doğruysa; Kur'an'da şöyle der:''İnsan, kendini yeterli (istiğna) görünce azar''(96/6-7).''Eğer insanların evlerinin tavanlarını, merdivenlerinii, kapılarını, koltuklarını gümüşle veya altınla donatsaydık, onlar tek bir (kafir) ümmet olurlardı''(43/33-34). Oysa insan, her iki durumda da (yoksulluk ve zenginlik) denenmektedir (2/155,7/167,21/35,89/16,16/71). Tavsiye edilen iktisadi (adil, orta) yol, ne eli sıkı/cimri olma, ne de savurganlık ve israftır (17/29). Denenmede Tanrı insanın elinin dolu olup olmadığına bakmaz, temiz olup olmadığına bakar.
Güler, Direniş Teolojisi,'İktisat İtikattır:Çağdaş Ekonominin Metafizik Kritiğine Giriş', Ankara 2011,s.62-63.